MUSTAFA ALTINTAŞ “COSMOS” SERGİSİ MİNE SANAT GALERİSİ SHOWROOM’DA!

MUSTAFA ALTINTAŞ “COSMOS” SERGİSİ 21 EYLÜL 2016, ÇARŞAMBA GÜNÜ, SAAT 19:00’DA MİNE SANAT GALERİSİ SHOWROOM’DA!

21 Eylül – 16 Ekim 2016, Bodrum Yalıkavak

Sanatçımız açılış kokteyli sırasında saat 19:30-21:00 arasında, showroom mekanımızın önündeki açık alanda bir “COSMOS” simülasyonu gerçekleştirecektir. Tüm sanatseverleri sergimize bekliyoruz.

“Gelecek İçin Sanat”, Mustafa Altıntaş, 2016

1970’li yıllarda Paris’te gösterime çıkan Stanley Kubric’in muhteşem filmi “ODYSEE’S SPACE” filmini gördüğümde çok etkilenmiştim.

Özellikle; filmin başlarında “varolmak” için birbirleriyle acımasız savaşan primatlardan birinin silah olarak kullandıkları oyluk kemiğini havaya fırlattığı anda kemiğin bir metaforla uzay gemisine dönüşmesi, insanlığın geleceğe dönük; milyonlarca yıl gerektirecek bir evrim yolculuğun micro cosmostan macro cosmos’a doğru evrileceğinin anlatımıydı. Yine aynı yıllarda, Victor Vasarely’nin geliştirdiği “OPART” denemelerinden “BİG BANG”(Büyük Patlama) yapıtlarından birinin uzaya yollanan ilk sanat yapıtı olarak geleceğimizin Evrim/Yaşam/Sanat diyalektiğinde biçimlenmesi açısından bana göre çok önemliydi. 1980’li yıllarda kavramsal nitelikli çalışmalarımda Micro Cosmos (ana rahmi – doğum), Macro Cosmos (uzam – zaman) temalarına göndermeler; geleceğin sanatının, bugün sinema, edebiyat, bilim / kurgu bağlamında, sanatın geçmişten daha yoğun bir biçimde bilim ve özellikle fizik ve kuantum fiziğiyle içiçe geliştiği çok net bir biçimde gözlemlenmektedir. 30 bin yıllık Aborjin kozmonolojisi, M. Ö. 3500 Sümer kozmonolojisi de; o zamanlardan bu yana evreni keşfetmek, onu anlamlandırmak ve kendini gelecekte bir yere koyabilme merak, içgüdü ve doğanın bilgilerini keşfedip kavramsallaştırma çabası olarak insanlaşma ve evrim sürecinin ifadesidir.

Uzun bir süredir üzerinde çalıştığım “COSMOS” serisi böyle bir geçeğin ışığında yapılanmaktadır ve çok gerilerde kalmış ilk atalarımızın yaptığı gibi insanlaşma ve evrim yolculuğunda geleceğe yönelik “ Macro Cosmos” un yeni arketiplerinin bir parçası olarak sanat adına bilimle birlikte anlam kazanmaktadır.

“Geleceğe Uyanmak”, Prof. Dr. Oğuz Makal, 2016

Mustafa Altıntaş’ın yeni sergisi iki düzlemde izleyiciyi buluşturuyor: bir yanda onun yaklaşık son on yılda bu resimlere dek gelen evren, varoluşsallık konusundaki sarsıntılı iç arayışının yeni-epik görüntülerini, diğer yanda insanın bu çağda yapması gereken, evet bir solucan deliğinden geçer gibi özgürlük ve bilim, erdem, savaş, şiddet karşıtlığı ile belirlenmiş, uygarlık değerlerini yücelten, özgürce yaşayabileceği yeni bir yer dünya arayışının düşünü. Geçmiş ve gelecek, zaman ve mekan-uzam arasındaki sınırları kaldırarak latincesi “Ab uno disce omnes” olan, yani “bir şeyden her şeyi öğren”me çabası ile yapmıştır sanatçı bunu. Çünkü, Yıldızlararası (Interstellar) filminde olduğu gibi -orada tahıl ürünlerinin ölmesine neden olan küf yüzünden uygarlık gerileyerek tarım toplumu seviyesine düşmüştü-, şimdi düşen toplumsal seviyenin, bilim-bilimsel bilgi, evren ile ilgili sorulan soruların yanıtlarının arayışlarıyla ayağa kaldırılmasının zamanın geçmekte bile olduğunu.

Açıkçası, sanatçının amacı günümüzde daha yoğun (film, kitaplar, haber ve konferanslarda) tartışılmaya devam insanın gelecek -bir anlamda geçmiş-, yaratılış, zaman konusundaki bilinen sorularını,  bilim masasından bir başka alana-tuvale getirmek, doğma,  boş inanç vb. karşısına bilim-akıl- felsefe, gibi ögeleri içeren yorum-karşı duruşun farklı okumalara açık görsel  fotoğraflarını önümüze koyarak, uyarmak… Bir bakıma renkler ve biçimlerin çatışmasından, diyalektiğin doğası, bellek/evren/giz/çözüm üzerine çalışmasından, boya/fırça/renk vb ile yarattığı yeni, düşünsel bir uzamda araştırma yolculuğu.

Sergideki resimlerin olağanüstü minimalistliğine karşın doğa/evreni olabildiğine yalınlaştırarak-çatışmanın farkına vardırdırması, iletişim kurması;  çağrışım yüklü anlam kadar,  denge, uyum, ritm ve hareket gibi vazgeçilmez ama bir yandan da uzaklaşılmasında (bir başka gezegene taşır gibi), sorgulanmasında yarar olan genel kompozisyon özelliklerine kattığı farklı, alışılagelmedik yorum dikkate değer. Bu sergi  ayrıca her yapıt ile bir dil/müzikal evren yaratması, çevresine algıyla tüketilmeyen güçlü aura aktarması ile övgüye değer.

Sonuçta şu sorulabilir: sergideki resimler izleyeni sanki kozmoloji, astrofizik ve parçacık fiziğinde yapılan keşifleri sanatçının biçimlendirdiği simülasyona dahil ettiği kadar,  denge, uyum, ritm ve hareket gibi vazgeçilmez ama bir yandan da uzaklaşılmasında (bir başka uzama taşır gibi), sorgulanmasında yarar olan kompozisyon özelliklerine farklı yorum katıyor mu? Evet.  Çok uzun zamandır sanat dünyasında özgün çalışmalar, çağdaş estetiğe dayalı yeni, etkileyici görsellikler inşa eden sanatçı, şimdi yeni bir görsel pozisyonda, yeni bir yaratım koordinatında çarpıcı yorumlarını bizimle paylaşıyor.